Akşener’in sözü 11 yıl öncesini anımsattı… O duruşmada tarihe düşülen not
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısında AYM ile Yargıtay arasında yaşanan kriz üzerinden Hitler Almanyası’ndan örnek verdi.
Konuşmasında “düşman hukukuna” atıf yapan Akşener, Nazi rejiminin önde gelen hukukçularından Carl Schmitt’in görüşlerine ve hukuk anlayışına yer verdi. İYİ Parti lideri, şöyle konuştu:
“Dönemin ünlü Alman anayasa hukukçusu Carl Schmitt’e göre güçler ayrılığı, yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü gibi ilkeler sadece teferruattan ibarettir. Yasama yürütme ve yargı erkleri Alman halkının lideri ve en yüksek yargıç sıfatıyla Hitler’in karar ve emirlerine bağlıdır. Bu yetkiyse geçerliliğini hukuktan değil fiili durumun kendisinden alır. Yani Schmitt’e göre hukuk, fiili durum gerçekleştirdikten sonra onu yasal hale getirmek için gerekli olan aparattan ibarettir. Nitekim Nazi hukukunun defacto işleyişinde kendilerince kılıfına uydurdukları her fiil, sonradan yasa aracılığıyla meşru ve dokunulmaz kılınmıştır. Bu anlayışa göre hakimiyet milletin değil hakimiyet Hitler’indir. Hukuk üstün değildir, Führer üstündür. Yargıç bağımsız olamaz, sadece liderin emirlerinin uygulayıcısı olur. Dolayısıyla yargı, herkes için adaleti tecelli ettiren değil, iktidarın gayrı meşru, gayrı ahlaki ve illegal eylemlerini yasallaştırma organıdır.”
Bu sözlerinin ardından günümüze gelen Akşener, “Bu tablo size de tanıdık geldi mi? Belli ki bazı Saray sakinleri ilhamını Carl Schmitt’en almış. Nitekim tam da bu yüzden Schmtt’in günümüzdeki öğrencileri bir anayasal devlet krizine sebep olan hukuk dışı bir fiili duruma çözüm üretmek yerine anayasa değişikliği arayışına girdiler.” dedi.
Akşener’in “düşman hukukunu” hatırlatan Türkiye’de yaşanan yargı krizi için Nazi döneminden verdiği örnek Türkiye’de; yıllar geçip, dengeler değişse de bazı şeylerin asla değişmediğini hatırlattı.
Nitekim Odatv İmtiyaz Sahibi ve gazeteci-yazar Soner Yalçın da 2012’de FETÖ kumpası sonucu yargılandığı davada Nazi döneminden örnek vermişti.
SONER YALÇIN SAVUNMASINDA HİTLER DÖNEMİNE ATIF YAPMIŞTI
Savunmasında Hitler’e hizmet etmiş savcılar-hakimlerin İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, Nazizm’den Arınma Programı’na alındığını hatırlatan Yalçın’ın 14 Eylül 2012 tarihli savunması şöyle:
“Sayın başkan, sayın üyeler
Ülkemiz; utanmadan ve suçluluk duymadan sevinemediği acılı bir süreçten geçiyor. Oluk oluk kan akıyor.
İnsanlar kendini güvende hissetmiyor, korkuyor. Siyasi bir ihtirasa, sıradan bir kötülüğe teslim oldu Türkiye.
Zihinsel ve ahlaki bir çürüme yaşıyoruz. Vazgeçilmez olan insanlık haysiyeti erozyona uğradı; vasatlık ve bayağılık iktidar oldu.
Zalim bir intikam peşinde olanlar ülkemizi bölüyor. Ve ne yazık ki, bu kötücül atmosferin sebeplerinden biri de kanunsuz ve delilsiz ceza sistemi uygulayan adalet anlayışıdır. Hep güçlünün yanında olan, hep güçlünün haklı olduğuna karar veren bu otoriter yasalcılık, toplumsal yaşamı, barışı ve zaten az gelişmiş olan siyasal kültürü felç ediyor.
Amacı korkuyu ortadan kaldırmak olan adalet, korku nesnesi haline getirildi.
Özel yetkili mahkemelerin uyguladığı düşman ceza hukuku anlayışı nedeniyle hukukun üstünlüğü demokrasiyle bağını kopardı. İnsanlık hukuku, masumiyet karinesi unutuldu. Adil yargılama yok artık.
Hakikati başka kalıplara sokan adaletin ahlak sorunu var. Bakınız:
Hitler’e hizmet etmiş savcılar-hakimler savaştan sonra, Nazizm’den Arınma Programı’na alındı. Burada savcı ve hakimlere sordular; ‘Sizler gözünüzü kırpmadan Hitler’e /Naziler’e nasıl hizmet verdiniz, nasıl boyun eğdiniz?’ Savcı-hakimler şu yanıtı verdiler: ‘Biz ne yapalım kanunlar böyleydi, biz kanunları uyguladık!’
Hayır tabii ki, bu gerekçe kabul görmedi. O savcı ve hakimlere şu yanıt verildi: Adalet kökünü ahlaktan alır.
Adaleti ahlaktan bağımsız yorumlayamazsınız.
Peki: Hukukla iç içe olan ahlak nedir? Ahlaksızlığın ne olduğunu anlatarak ahlak tanımı yaptılar:
Ahlaksızlık; bilerek birine zarar vermektir. ‘Yasalaştırılmış adaletsizlik’ kavramı Almanya’da böyle doğdu.
Sayın heyet,
Sokrates, “yanlış yapmaktansa ona maruz kalmayı tercih ederim” dedi ve bu ahlakçı tavrıyla ölüme gitti.”
GAZETECİ SAİT ÇAKIR 2012’DE DÜŞMAN HUKUKUNUN VARLIĞINA DİKKAT ÇEKMİŞTİ
Odatv kumpas davası kapsamında bir yıldan fazla bir süre tutuklu bulunan ve 12 Mart 2012’de tahliye edilen gazeteci Sait Çakır da Türkiye’de bir düşman hukukunun varlığından şikayet etmişti.
“Türkiye’de düşman ceza hukuku var” diyen Çakır, o dönem şu açıklamayı yapmıştı:
“Bu davalarda 12 Mart ve 12 Eylül hukukundan çok daha geri bir hukuk egemen bence. Çünkü o dönemde, ortada bir suç fiili vardı, bir de fail vardır, bir ilişki kurulurdu. Bu davalarda böyle şeylere yer yok. Bu davalardan açıkçası savunmamda da söylediğim gibi düşman ceza hukuku vardır. Düzen sahipleri, egemenler kendi düzenleri bakımından tehlikeli buldukları insanları düşman kategorisine sokarak, bir şekilde tehlikeyi bertaraf ediyorlar. Bu Türkiye’de bir düşman ceza hukuku olduğunu gösteriyor.”